* Taberânî'nin ikinci 5 cildi piyasaya çıktı....
* Dârimî'nin Sünen'i piyasaya çıkmıştır...
* Hilyetu'l-evliyâ'nın yeniden basımı için çalışmalara başladık...
* 2023 için fiyatlarda güncelleme yaptık...
* Taberânî'nin ilk 5 cildi piyasaya çıktı....
* Kenzu'l-Ummâl'ın son ciltleri olan 24, 25 ve 26. ciltleri piyasaya çıkmıştır...
* Tirmizi'nin Sünen'i piyasaya çıkmıştır.
* Hadis Literatürü kitabı PDF olarak kullanımda.
* Taberânî'nin el-Mu'cemu'l-kebîr'inin çevirisi devam ediyor...
* İbn Hibban'ın Sahih'i piyasaya çıkmıştır...
* Buhârî Şerhi'nin son ciltleri olan 17, 18 ve 19. ciltleri piyasaya çıkmıştır.
* www. hadisdeposu.com E-ticaret sitemiz açılmıştır
* Tükenen kitaplarımız
* Dürrü'l-Mensûr Okuyucularının Dikkatine!
* İmam Mâlik'in Muvatta'sı çevriliyor...
* İbn Mâce'nin Sünen'i
* Sahih Hadisler
Hadis-i şeriflere olan sevgim orta öğretim dönemine kadar dayanır. Elyazması formatındaki hadis metinlerini okumak için Süleymaniye, Nurosmaniye ve Köprülü gibi tarihi kütüphanelere gider dururdum. Kendimi yetiştirme yolunda yaptığım çalışmalar yüksek öğretim hayatım boyunca da sürdü. Bu arada bazı eksik alanların olduğunu fark ettim ve toplu bir hadis koleksiyonu üzerinde çalışmaya başladım. Bu sırada bazıları kitap fuarları ziyareti olmak üzere yurtdışı gezilerim oldu. Yürüttüğüm projenin ilimsel desteğini sağlama ve ilim dünyasından otoritelerle görüşme imkânı buldum. Bu seyahatler sırasında Arapça ve Arapça’nın lehçeleri konusunda bir merakım da gelişti. Diğer taraftan yurt içinde bazı tarikatlar ve önderleri ile tanışmalarım oldu. Bir dönem tasavvuf ve gizli bilimler bağlantılı diğer bilgi dallarına da kendimi kanalize ettim. Zihnimde bilgi birikimlerimi yazılı formatlarda neşretme isteğini saklar dururdum. Nihayet 2002 yılında Türk okuyucusu ve Türkçe konuşan insanlar için yararlı olma zamanının geldiğine karar verip bu yayınevini kurdum. Bu yola Arapça Konuşma Kılavuzu ile başladık. Nihayet 2006 yılı itibariyle Standart Arapça, Mısır Arapçası, Siyer ve Şemâil, Hadis koleksiyonları gibi çeşitli dallarda kitaplar neşretmeye muvaffak olduk. Başarı Allah’tandır. Selef-i salihîn dediğimiz zatlar, talep edilmesi övünülen ilim dalı olarak sadece SÜNNET’i görürlerdi. Üzerine meleklerin kanat gerdikleri bildirilen ilim talebesi, hadis-i şerif dinleyip bunları kaydederek daha sonra bir sonraki nesle bunları aktarma çabasında olan kişiler hakkında söylenmiştir. İşte bu sebeple yayınevinin kuruluş amaçlarından en önemlisi Sünnet-i Nebeviye’yi en geniş kitlelere yayma ve ulaştırma arzusudur. Yıllarca hep Arapça metinler üzerinde çalıştım. Türkçe yayınlanan hadis metinlerinin azlığı beni rahatsız etti. Yayınevini kurup şu hedefi koydum: Mümkün olan en yüksek sayıda ilmî veriyi –ki bununla hadis verilerini kastediyorum- Türkçe olarak okuyuculara sunabilmek. Hanefi dünyasının üzerindeki “hadislere karşı kayıtsızlık” töhmetini silebilmeyi bir başka hedef olarak önümüze koyduk. Çünkü bu ülkede bizi rahatsız eden yanlış inanış ve kanıların ortaya çıkıp yaşayabilmesinde SÜNNET’ten, dolayısıyla hadis-i şeriflerden uzak olup bunlardan habersiz olmaktan ileri geldiğini müşahede ettik. Bu noksanlıkları ortadan kaldırabilmek ve SÜNNET bilincini gerekli seviyeye getirebilmek için elimizden gelen yayın faaliyetini yapma azminde olduğumuza inanıyorum.
ASR-I SAADET ve DÖRT HALİFE DÖNEMİNE ŞAHİT OLMAK MÜMKÜN Dinin iki asli harcı olan KİTAP ve SÜNNET, aralarındaki irili ufaklı farklılıklarına rağmen İslami mezheplerin üzerinde ittifak ettikleri iki temel unsurdur. Kur’ân’ın dini şekillendirmede sahip olduğu işlevi, yadsınmaz bir hakikat olarak göze çarpmaktadır. Dine detaylı şeklini veren ise ilahi vahyi taşıyan ve onu Allah’ın kullarına aktaran Peygamber’in SÜNNET’idir. Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi vesellem) söz ve davranışlarıyla takrirlerinden oluşan Sünnet, tıpkı bir heykeltıraşın kaba bir materyale ince biçimler verdiği gibi, insanlığın kurtuluşu olarak dizayn edilmiş evrensel İslam dinini ince detaylarına şekillendirmiş olan yegâne unsurdur. Peygamberlerin yaşamlarındaki tüm davranışları, davet ettikleri ümmetleri için örnek mahiyetinde değerlendirilmiştir. Nitekim Hz. İsa Mesih’in (aleyhisselam) öğrencilerine söylediği “Sizlere yaptıklarımı yapasınız diye kendimi örnek kıldım” (Yuhanna 13:15) sözüyle bu noktaya işaret edilmiştir. Kur’an-ı Mübin’de geçen “Gerçek şu ki, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça ananlar için, Allah'ın Peygamber’inde güzel örnekler vardır” (Ahzab 21) âyetinde açıkça Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi vesellem) yaşantısının örnek alınması gerektiğine dikkat çekilmiştir.
Siyer-i Nebi, hadis-i şerifler ve tarihi kaynaklar göz önüne alındığında Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi vesellem) geçmiş ümmetlerden ve onların peygamberlerinden farklı olarak toplumsal ilişkiler ve ahlâki erdemler üzerine, bunları mükemmelleştirme gibi artı bir misyonla gelmiş olduğunu ve bu yönüyle “son” peygamber kılındığını görüyoruz. Nitekim “Bugün size, dininizi kemale erdirdim, nimetimi üzerinize tamamladım ve size din olarak İslâm'ı verip, ondan razı oldum” (Maide 3) âyeti bu hususa işaret etmektedir. Diğer taraftan “Ben ahlâki erdemleri tamamlamak için gönderildim” hadisinin yanı sıra bir mesel olarak sunulan Buhari ile Müslim’in ittifakla rivayet ettikleri şu hadis, insanlığın son kurtarıcısı olan Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi vesellem) konumunu ve misyonunu gözler önüne sermektedir:"Benimle, benden önceki diğer peygamberlerin misali, bir adamın inşa ettiği bir binaya benzeriz. Adam binayı çok iyi ve güzel yapmıştır. İnsanlar binayı dolaşıp seyretmeye ve güzelliğine şaşırmaya başlarlar. Ancak «Şu boşluk olan yere de bir kerpiç konsa olmaz mıydı?» derler. İşte o kerpiç de benim ve ben, peygamberlerin sonuncusuyum." Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi vesellem) daha önce geleceği ve peygamberlik misyonunu kemale erdireceği kutsal metinlerde bildirilmişti. İncil’de Yuhanna 14:26’da geçen “Ama Babanın benim adımla göndereceği Yardımcı, Kutsal Ruh, size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak” ibareleriyle İsa Mesih’in (aleyhisselam) kendisinden sonra gelecek olan bu son Peygamber’in misyonuna bir işaret vardır. Kur’ân- ı Kerim’de ise Saf Sûresi 6. âyette “Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: «Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim» demişti” ifadesi, O’nun ilahi peygamberlik misyonunu kemale erdirmek ve peygamberler silsilesinin son halkasını oluşturmak için insanlığa gönderildiğine vurgu yapmaktadır.
Hak Peygamber’in yani Allah’ın yeryüzündeki Elçi’sinin sözlerinin yani hadis-i şeriflerin kayda geçirilmesi işlevi, dünya tarihinde benzeri görülmemiş toplumsal ve kültürel bir hareket olarak dikkat çekmektedir. Diğer dinlerin düştüğü tahrifat tehlikesine karşılık “mucize” olarak nitelenebilecek “semavi” bir irşat sayesinde Kur’an-ı Kerim, bir eksiklik ve tahrifata uğramadan nazil olduğu orijinalliği ile korunabilmiştir. Bu durum ise maalesef diğer kutsal kitaplar için gerçekleşmemiş bir olgudur. Bunun en bariz örneği kayıp gerçek İncil meselesidir. Bugün herkesin Dört İncil olarak tanıdığı Kanonik İncil’ler, semadan İsa Mesih (as)’a nazil olan kutsal metinler olmayıp, daha sonra gelen havari ve öğrencilerin işitip gördüklerini anlattıkları bilgilerden oluşmaktadır. Bir diğer deyişle içerik ve detaylarda ihtilaflar içeren bu İncil’ler, İsa Mesih’in (aleyhisselam) siyeri ve hadisleri olarak kabul edilebilirler.
EPosta: yusufozbek@ocakyayincilik.com
GSM: +90 (535) 310 74 16
Web sitesi: http://www.ocakyayincilik.com
Adres: Muratçeşme Mahallesi Yunus Emre 2 Caddesi Aysin Sokak No:5 Büyükçekmece/İstanbul